Anonim ve Limited Şirketlerde Yönetim Organlarındaki Gerçek Kişiler ile Şirket Tüzel Kişilerinin Haksız Fiil Sorumlulukları ve Aralarındaki Teselsül İlişkisine Dair Bilgi Notları:
1. Haksız Fiilin Tanımı ve Kapsamı
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 49. maddesinde düzenlenmiştir. “Haksız fiillerden doğan borç ilişkileri” başlığı altında düzenlenen haksız fiil sorumluluğu, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu durumda haksız fiilden söz edilebilmesi için şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. İkinci unsur, fiili işleyenin kusurlu olmasıdır. Üçüncü olarak, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalıdır. Netice olarak ise doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemeyecektir.
Tüzel kişiler; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışında bütün haklara ve borçlara ehil olmakla birlikte, insana özgü davranışları fiilen yerine getiremeyeceği için fiil ehliyetlerini ancak yetkili organları vasıtasıyla kullanabilmekte, iradelerini organları aracılığıyla açıklayabilmektedir. Bu kapsamda tüzel kişiliğin faaliyetinin görevi kapsamında gerçekleşip gerçekleşmediği, neticelerinden tüzel kişiliğin veya yetkili organı oluşturan gerçek kişinin müştereken veya müteselsilen sorumlu olup olmayacağı hususu önem arz etmektedir.
Haksız fiil nihayetinde hukuka aykırı bir hareketin neticesinde oluşmaktadır. Bu hareket ise gerçek bir kişinin hareketidir. Ayrıca hukuka aykırı hareket kusurlu olmalıdır. Kusur ise bu yöndeki iradenin aktif olmasıyla ‘kasıtlı’ bir davranışı, pasif olmasıyla birlikte ‘ihmali’ oluşturacaktır. Bu konuda Türk Borçlar Kanunu aktif veya pasif kusuru aramaktadır.
2. Anonim ve Limited Şirketlerde Yönetim Organı
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 135. maddesi, yönetim organı tabirinin, anonim şirketlerde ‘yönetim kurulu’; limited şirketlerde ‘müdürü veya müdürleri’ belirttiğini düzenlemiştir. Anonim şirketin yönetim kurulu tarafından yönetileceği ve temsil edileceği, yönetimin, devredilmediği takdirde yönetim kurulunun tüm üyelerine ait olduğu düzenlenmiştir. TTK m. 370 ise anonim şirketlerde temsil yetkisini düzenlemiştir. Bu kapsamda aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Görüleceği üzere 6102 sayılı TTK, anonim şirket kapsamında yönetim ve temsil görevlerini ayrı ayrı değerlendirmiştir.
TTK m.623 kapsamında limited şirketlerde ‘yönetim’ ve ‘temsil’ düzenlenmiştir. Bu madde kapsamında şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, “müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere” verilebileceği düzenlenmiştir. Bu durumda en azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir. Şayet şirketin müdürlerinden biri bir tüzel kişi ise bu kişi bu görevi tüzel kişi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi belirler. Aynı zamanda müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler. Türk Medeni Kanunun 50/1-2. maddesi ise “tüzel kişinin iradesini organları aracılığıyla açıklayacağını, organların hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokacağını,” düzenlemiştir.
Yukarıda bahsedilen yasal düzenlemelerden görüleceği üzere yönetim organı tabirinden anlaşılması gerekenin anonim şirketlerde yönetim kurulu, limited şirketlerde ise müdür veya müdürler olduğu anlaşılmaktadır. Bu organların ilgili şirketlerdeki icracı organlar olduğu görülmektedir.
3. Yönetim Organlarının Haksız Fiil Sorumluluğu
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 50/3. maddesinde, tüzel kişilerin fiil ehliyetlerini kullanması hususu düzenlenmiştir. Bu kapsamda “organların, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu oldukları” belirtilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61’inci maddesi ise “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilerek müteselsil sorumluluğu düzenlemiştir.
Hali hazırda anonim şirketlerde yönetim organlarının haksız fiil sorumluluğu TTK m. 371/5 kapsamında düzenlenmiştir. Kanun metninde, “temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirketin sorumlu olduğu, şirketin rücu hakkının saklı olduğu” düzenlenmiştir. Bu durumda anonim şirketlerde yetkili organların görevleri kapsamında olmayan eylemlerinden dolayı yani yetkili organı oluşturan gerçek kişilerin kişisel bir işlemi sebebiyle şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olmayacağı, organı oluşturan ve sorumluluğa sebebiyet veren gerçek kişilerin kişisel olarak sorumlu olacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Bununla birlikte temsile ve yönetime yetkili olanların görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden dolayı, şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olacağı, şirketin rücu hakkının saklı olduğu belirtilmiştir. Burada özellikle müteselsil sorumluluğun düzenlenmediği görülmektedir. Haksız fiili gerçekleştiren kişilere, oluşan mevcut zararın rücu edilip edilmeyeceği hususunda ise şirket haklarının saklı tutulduğunu görmekteyiz.
Limited şirketlerde ise yönetim organının sorumluluğuna ilişkin TTK m. 632 düzenlenmiş olup, “şirketin yönetimi ve temsili ile yetkilendirilen kişinin, şirkete ilişkin görevlerini yerine getirmesi sırasında işlediği haksız fiilden şirketin sorumlu olduğu” düzenlenmiştir. Bu durumda limited şirkete ilişkin bir görevin yerine getirilmediği ihtimalde, yani yetkili organı oluşturan gerçek kişinin kişisel bir işlemi sebebiyle haksız fiilin gerçekleşmesinden dolayı ancak ilgili gerçek kişinin sorumlu olacağı, şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olmayacağını söyleyebiliriz. Burada da anonim şirketlere ilişkin düzenleme olan m. 371/5’e benzer bir düzenleme olduğu görülmektedir. Yine açıkça temsile ve yönetime yetkili olanların görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden dolayı şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olduğu, müteselsil bir sorumluluktan bahsedilmediği görülmektedir.
Özetle, anonim ve limited şirketlerde yönetim organlarının yani yönetim kurulu üyeleri ile müdürlerin, şirkete ilişkin görevlerini yaptıkları sırada işlemiş oldukları haksız fiillerden, yöneticisi oldukları şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olduğu açıkça düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu m. 50/3 ise tüzel kişilerin organlarının kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak da sorumlu olduklarını düzenlemiştir. Burada “ayrıca” ifadesiyle hem tüzel kişiliğin hem de yöneticinin kişisel olarak sorumlu olduğu, yani teselsül ilişkisinin mevcut olduğu görülmektedir. TTK m. 371/5 ile m. 632’nin lafzından ise “göreve ilişkin” haksız fiillerden şirket tüzel kişiliğinin yanında ayrıca organı oluşturan gerçek kişilerin de sorumlu olacağına yani müteselsil sorumluluğa ilişkin bir ibare yer almamaktadır. Burada her ne kadar iki düzenleme arasında net bir çelişki olmadığı görülse de birtakım farklılıklar barındırdığı anlaşılmaktadır. Özellikle eski tarihli genel bir kanun olan Türk Medeni Kanunu ile yeni tarihli ve şirketlere ilişkin özel nitelikte olan Türk Ticaret Kanunu arasındaki çelişkilerde Türk Ticaret Kanunu’nun uygulama alanı bulacağı bilinmektedir.
Yargıtay ise vermiş olduğu kararlarda bu farklılığı bir çelişki olarak görmemekte, tüzel kişiliğin sorumluluğunun yanında organların da kişisel olarak sorumlu olduğu yönünde değerlendirmeler yapmaktadır.
4. Konuya İlişkin Yargıtay İçtihatları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/126 E. 2020/60 K. sayılı kararında:
Özel daire bozma kararında, “…..Mahkemece, davalılar …. ve …. ‘nın şahsen sorumlulukları olmayıp, davalı şirketin sorumlu olduğuna karar verilmiş ise de davalı … ‘nın davacı şirket ortaklığından ayrıldığı, davalı şirketi kurduğu ve davalı şirketin müdürü olup, davalı … ‘nın ise … ‘nın verdiği vekaletnameye istinaden şirketi yönettiği sabittir. Bu durumda, davalılar … ve … ‘nın davaya konu eylemlerden şahsi sorumluluklarının Medeni Kanunun 50. maddesi uyarınca tartışılıp değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu bu davalılar bakımından yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Genel Kurul: Uyuşmazlık, davalı şirkete isnat edilen haksız rekabet eylemi nedeniyle davalı şirkette ticari vekil olan davalı … ‘nın ve davalı şirket yetkilisi … ‘nın 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 50/3. maddesi gereğince kişisel sorumluluklarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
TMK’nin 50/3. maddesi gereğince tüzel kişinin sorumlu olduğu hallerde haksız fiili gerçekleştiren organın kusurunun bulunması, organ sıfatına sahip kişi ya da kişilerin de zarar görene karşı sorumlu olmalarına yol açar. Bu halde zarar görene karşı hem tüzel kişi hem de kusurlu organ sorumludur ve aralarında müteselsil sorumluluk bulunur. Tüzel kişinin organının birden çok kişiden oluştuğu hallerde haksız fiil, organı teşkil eden kişilerin tamamı tarafından işlenmemişse, sorumluluk sadece haksız fiili gerçekleştiren kişi ya da kişiler için ortaya çıkar.
… Bu durumda davalı … ‘nın davalı şirketin organı olarak hareket ettiği ve her halde şirket organı olan şirket müdürü davalı … ile birlikte TMK’nin 50. maddesi gereğince kişisel sorumluluklarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/112 E. 2018/1937 K. sayılı kararında:
Özel daire bozma kararında, “Ancak mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalılardan … dava konusu yazıyı bizzat kaleme almış olduğundan Türk Medeni Kanununun 50/3. maddesi uyarınca kişisel kusurundan sorumludur. Söz konusu yazıyı şirket adına kaleme alması kişisel olarak sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu itibarla mahkemece bu davalının da TMK m. 50/3 uyarınca sorumlu olduğu gözden kaçırılarak bu davalı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ”Genel Kurul, “Tüzel kişiliği haiz ticaret şirketlerinin organlarının işledikleri haksız fiiller, tüzel kişinin haksız fiili sayılır. Bu durumda şirket ve organı haksız fiil sonucu verilen zararlardan dolayı müteselsilen sorumludurlar.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1 E. 2015/798 K. sayılı kararında:
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 50. maddesinde kullanılan organ kavramının özel hukuk tüzel kişileri için ne şekilde uygulanacağı 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun ½ ve aynı yasanın 138. maddesinde düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta şirketin yönetim kurulu kararı gereği davalı M.Ç., dava dışı A.A. San. ve Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak atanmış olup şirketi temsile yetkilidir. Özel hukuk tüzel kişilerinin haksız fiilleri ancak organları aracılığıyla işleyebileceği düşünüldüğünde, temsile yetkili kişilerin de şirket tüzel kişiliği ile birlikte müteselsil sorumlu olduğu esastır. O halde mahkemece davacının kaçak atık su kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen borç miktarının tahsili amacıyla yapılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali isteminin esasına yönelik değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalıya husumetin yöneltilmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/13836 E. 2018/7106 K. sayılı kararında:
… Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı eTTK’nin 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, eTTK’nin 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı … ‘nın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK’nin 50. maddesi gerekse de eTTK’nin 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2015/16222 E. 2017/7717 K. sayılı kararında:
Tüzel kişiyi organının (ve organ üyelerinin) haksız fiilinden sorumlu tutan MK’nın 50/2. maddesi ile bu hükmü limited şirket için tekrarlayan TTK m. 632. maddesi (mülga 6762 sayılı TTK m. 542 yollaması ile 321/5) organlarının haksız fiilerinden sorumlu olan tüzel kişinin kusurlu organ üyelerine rücu edebileceğini kabul etmektedir. Çünkü kusurlu fiillerinden dolayı tüzel kişiyle birlikte organ da şahsen sorumludur (MK 50/3). Şu halde limited ortaklık ve şirket yönetici ortağı haksız fiil davacısı karşısında iki sorumlu olarak yer alırlar ve aralarında eksik teselsül hükümleri cari olur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/8657 E. 2016/5801 K. sayılı kararında:
… Gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması niteliğinde bulunduğundan ve davalı şirket de TTK’nin 321/son maddesi uyarınca, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden sorumlu olacağından, davalı …’nın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak 6762 sayılı TTK’nin 336/5 ve TMK’nin 50/3. maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulması gerekmektedir. Dairemizin emsal olaylarda verdiği kararları da bu yöndedir. (Yargıtay 11. HD 24.10.2014 gün ve 2013/13378 E. 2014/16475 K.)
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/7562 E. 2016/2180 K. sayılı kararında:
Her ne kadar 6102 sayılı TTK’nin 632. maddesi uyarınca, şirkete ilişkin görevlerini yerine getirmesi sırasında müdürlerin işlemiş oldukları haksız fiillerden şirket sorumlu olur ise de, 4721 sayılı TMK’nin 50. maddesinde, tüzel kişinin iradesinin, organları aracılığıyla açıklanacağı, organların, hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokacağı, yine organların, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu olduğu belirtilmiştir. Yani haksız fiilden dolayı müdür veya müdürler genel hükümlere göre şirketler ise 6102 sayılı TTK’nin 632. maddesine göre sorumlu olabilirler. Markaya tecavüz sebebiyle sorumluluk davası haksız fiil ika eden ortaklık veya müdür aleyhine ayrı ayrı açılabileceği gibi birlikte de açılabilir.
İlgili kararlar için: https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/
Bir yanıt yazın